27 Ocak 2011 Perşembe

quién soy? kimim ben?

     
      hani bazen daha önce bunu ben düsünmüstüm bu tamamen bana ait dersiniz, ama sonra bir kitap okursunuz ve hersey orada yerli yerince ve düzenli bir sekilde yazilmistir..ve yapacak bir sey yoktur  artik geriye, sadece ufkunuzun küçücük bir sey olmadigini, derin ve dehlizli bulaniklarda düsüncelerinizin yalniz olmayip baska baska güzel insanlarin zihinlerinden de geçtigini bilmenin keyfini çikarmak kalir..
    iste bana da öyle bir sey oldu dün..
    yani 26 ocak 2011/ çarsamba günü dil okulunda 3. seviyeye geçmek için sinav olmustuk..ve dinleme yani listening bölümünde asagidaki siiri (siir oldugunu daha sonra saatlerce google da hatirlayabildigim ispanyolca cümleleri girip buldugumda farkedecektim) dinledigimde bir anligina sinavi ve sinifi birakip sanki kendi hayat felsefem için yazilmis bu siirin yansimalari arasinda kaybolup gitmistim..


¿QUIÉN SOY?                                              Kimim ben?
Ni soy malo ni soy bueno                                ben ne iyiyim ne kötü
ni soy alto ni soy bajo                                      ne uzun boylu ne de kisa
ni soy guapo ni soy feo,                                   ne güzelim ne çirkin
no soy nada que alguien pueda                        birilerinin olabilecegi hiçbirseyim
colocar sobre un letrero.                                 etiketlenip isaretlendigi.
Soy el último de la clase                                  ben sinifin en kötüsüyüm
y también soy el primero                                 ayni zamanda en iyisi de.
pero no me importa nada                                fakat benim için hiç de önemli degil
estar entre los del medio.                                ikisinin ortasinda bir yerde olmak.
Soy el amigo de unos,                                    ben birinin dostuyum,
de otros el compañero;                                  ve ötekinin, ve onun arkadasinin da.
soy el hijo de una madre                                ben bir annenin çocuguyum,
y hermano de los hermanos                            ve kardesiyim kardeslerimin
que de mi madre nacieron.                             annemin dogurdugu.
Soy el vecino de un barrio                             ben komsuyum bir mahallede
cercano a una capital                                     bir sehir merkezine yakin
que tiene un ayuntamiento                              hani belediye binasi olan.
y durante las vacaciones                                ve tatillerini
hago turismo en un pueblo.                            turistik bir kasabada geçirenim.
Soy ciudadano de un país                             bir ülkenin vatandasiyim
que está entre Francia y Marruecos,             Fas´la Fransa arasinda.
así que soy español,                                     Yani ispanyol oluyorum,
aunque unos dicen que vasco                        bazilari buna "bask" da diyor,
y otros que europeo.                                    ve kimisiyse avrupa/li.
En fin, soy muchas, muchas otras cosas        kisaca ben çok, çok ama çok seyim,
Pero si os digo la verdad                              ama size gerçegi söylüyorum
casi ninguna me creo.                                   nerdeyse kimse bana inanmiyor.
lo único que yo diría de mí                           diyebilecegim tek sey bu ki
es que no soy ni malo ni bueno,                    ben ne iyiyim ne kötü,
ni alto ni bajo,                                              ne uzun ne kisa,
ni guapo ni feo,                                            ne güzel ne çirkin,
ni soy español ni vasco                                ne ispanyolum ne de bask,
pero tampoco extranjero.                            ama  bir yabanci da degilim.
En realidad no soy nada                              aslinda ben hiçbirseyim
que alguien pueda colocar sobre un letrero. birilerinin kolayca yaftaladigi.
Pero si algo he de decir                              fakat illaki bir sey demem gerekseydi
Diré que ser YO, sólo YO,                        buna "Ben" yani "kendim olmak" derdim
es lo único que quiero                                budur tek sey olmak istedigim.
------------------------------------------------------------------
ayer (el miercoles 26 enero 2011), tenía un examen de escucha (listening)  para aprobar a nivel 3 de nivel 2,  y una parte de audio era esa poesía..y cuando  se he escuchado , me encanta y casi dejaría mi clase y estaba aislado el examen unos momentos y  he perdido en pensamientos que reflejos de mi filosofía de la vida...



"bu dünyamdan "firma" adinda bir kedi geçti"

        osmanli´da padisahlar, bilim adamlari , yazar-sairler gibi özellikle edebî çevrelerde kalem sahibi olmus ya da her hangi farkli bir konuda "üstâd" olabilmis insanlar "hakkin rahmetine" kavustuklarinda onlarin tanidiklari ya da sevenleri arkalarindan beyitler dökerken "bu dünyadan bir ....... geçti" diyorlardi sanirim...
-----    
      sokaklarda yürürken aklimda, içimden hep biriyle konusuyorum..onunla kâh tartisiyoruz, kâh gülüyoruz, kâh söyle kâh böyle yapiyoruz..
sadece sokakta degil aslinda...birbirimizi buldugumuz her yerde..bu bazen sokakta oluyor, bazen skci bir toplantida oluyor ve bazen de tuvalette beklerken..pek de bir yeri ve zamani yok..
---
       henüz günlügüme nankörlük edip yazmayi birakmadigim zamanlarda, o içimdeki "biri"ne "SIMURG" diye hitap ederdim..sanirim buraya yazarken de simdi o simurg´la konusuyor gibi oluyorum..
aslinda buraya gelip yazmama iten sebep ise baska birseydi..az evvel tuhaf bir koku duydum ve birden "de javu" yasadim.. kedi kokusuydu sanki..hani istanbul´da balat´ta kaldiktan sonra tasraya, sirinevler´in o hiç de sirin olmayan apartmanlarindan birine tasindim, (gerçi sonra orada da "huzur"u bulamayip, böcegimle ömer hayyam´a tasinacaktik..) sonra böcegimin annesi sehir disina çikacagi için kedileri firma´yi bana vermislerdi bir haftaligina..hani çok sevinmistim ilk defa bir kedim olacakti bir haftalik da olsa..
fakat bu uzaktan sevmelerim sonra pek de göründügü gibi olmayacakti...onunla kral kim tartismasina baslayacaktik..benim kurallarima göre degil onun kurallarina göre onu sevip oksayacak, yemini suyunu verecek, hatta daha da ileri giderek cinsel arzu ve isteklerini bir takim esya ve elbiselerim üzerinde gidermesine ya göz yumacak ya da onu odanin disinda tutacaktim..ama kapinin önünde içler acisi miyavlamasi beni fazla otoriter bir rejim kurmamdan alikoyacakti..
       sanirim canli olan-olmayan tüm herseyin kendine has bir kokusu var..biz insanlarin ise her birimizin ayri kokusu var..bir kaç gün önce bir dostumla konusmustuk..sanki aradan bir uzun yüzyil geçmis gibi hissettik 2 yil hiç görüsmeyince.. bana kokumu dahi özledigini söylediginde bir tuhaf hissettim..benim de bir kokum vardi evet, ve ben -sanirim çogumuz gibi- kokumun nasil bir sey oldugunu bilmiyorum..
iste kedinin evimdeki bir haftalik geçici kralligi döneminde de onun kokusuna katlandim..ve aradan yaklasik bir yil geçti..burada mavi renkli odamda uzanmis dururken suan disaridan bir ambulansin sren sesleri esliginde o kedinin kokusunu bi anlik arada bir yine algiliyorum..oysa bu eve belki de hiç kedi girmemisti.. ve bu sefer odamin penceresinden gelen ses kedinin miyavlamasi degil sanirim küçük bir köpegin havlamasi....
kedilerin yaklasik ömrü 15-17 yil arasinda degisiyor diye hatirliyordum, ne garip..henüz daha 3 yasinda olmaliydi..
     ve FIRMA bir haftalik geçici kralligindan sonra geri döndü..fakat aradan birkaç ay geçtikten sonra döndügü yerdeki kralligina da son verilmis diye duydum ev arkadasimdan..
umarim sokaklar sana anarsist ruhlu olmayi ögretmistir ve o burnu havadaligin, "küçük burjuva" hayatimsi aristokligin sefil sokak hayatina geri döndügünde senin yasamina mâl olmamistir sevgili Firma..Çünkü ne de olsa senin aslin sokaklardan gelmisti..yagmurlu bir günde neredeyse kanalizasyon çukuruna düsecekken bulunmamismiydin? özüne döndün iste, daha ne..
    ve ben de arkandan sadece "bu dünyadan/evimden firma adinda bir kedi geçti" diyebilecegim..
uzun ve saglikli ömürler..

13 Aralık 2010 Pazartesi

kardan adam..

"kardan adam" olmak isterdim,,fazla ve gereksiz bir uzun ömüre sahip olmadan vazifesini yerine getirip hafif bir sicaklikla eriyip gitmek..

18 Ekim 2010 Pazartesi

love of lesbian-universos infinitos (sonsuz evrenler)

ismine aldananlar için simdiden uyarayim..Pek bir lesbian lik durum yok bu yazida ve grupta..
Sadece kafalarina öyle esmis iste..iyi de olmus hani..
neyseciime..
artik günün son saatlerindeyim..
ve bugün hiç disari çikmayip, kendi kendime hasta izni verdim..eger hissetmeseydim hasta oldugumu disari çikabilirdim ama hissetmek istedim ya da belki de sadece yatagimdan kalkmamak..

birkaç haftadir tanisik oldugum bir grup vardi..Ispanyol grup kendileri 1998 yilinda Barcelona da kurulmus, bir indie pop-rock grubumuzmus.
bu kisa bilgiden sonra gerek klibiyle gerekse sözleriyle -tabi ki çevirebildigim ve anlayabildigim kadariyla-
sevgime mazhar olan parçalarina böyle bir yazi yazmaya karar verdim..
ayri bir hava var klipte..renkler figürlerçok pastel..ve tabiki yine melankoli...
kendimce sarkinin sözlerini çevirmeye yeltendim..umarim bir nebze iyi gelir..
yakinda Malaga´ya gelceklermis..gideriz artik.^^

Love of Lesbian - Universos infinitos from Lyona Alyona on Vimeo.


----Universos Infinitos/ Sonsuz Evrenler------



Ahora dicen que hay muchos más universos
(bugünlerde birçok evrenler oldugunu söylüyorlar)

infinitos como el nuestro. 
(bizimki gibi sonsuz evrenler) 

Dime si no es para volverse loco, 
(eger bu saçmalik degilse söyle bana)

¿no te sientes más pequeño? 
(daha küçük hissetmiyorsun degil mi?)

Dos espejos frente a frente crearán
(iki ayna durmus birbirine bakiyorlar,)

cien mil caras que observar,
(içinde binlerce yüz öylece bekleyerek)

puede que alguno de ellos sea el real,
(bunlardan sadece bir tanesi gerçek olabilir)

lo tendré que investigar.
(onu da aramak zorundayim)

Que empiece el viaje ya ...
(simdi yolculuk basliyor..)

Infinita ingenuidad, ilusión centesimal, 
(sonsuz sadelik, yüzde bir ilüzyon)

me creía tan capaz con mi capsula de albal,
(albal kapsülümle bu kadar yetenekliyim sanmistim)

mi torpeza fue total, de tan grande es demencial,
(tamamen benim uyusuklugumdu, koca bir hantallik)

no detecto una señal, nunca encontraré el lugar
(ne bir sinyal algiliyorum, ne de bir yer bulabilecegim)

donde al fin me entienda.
(sonuna geldigimde anlamis oldum)

Me perdí en mi universo, ¿y tú?
(kendi evrenimde kayboldum, ve sen?)

Me perdí en mi universo, ¿y tú?
(kendi evrenimde kayboldum. ve sen?

No volveré a hacerlo más, no he encontrado respuestas.
(Artik bunu daha fazla yapmayacagim, cevaplari bulamadim.)

¿Y si no regreso jamás y este ruido no cesa?
(ve hiç geri dönmezsem ve bu yaygara hiç bitmezse?)

Mundos que van a estallar si mi vida es la apuesta.
(Eger hayatim bir oyunsa dünyalar parçalanacak)

Y yo ya no puedo hacer más si este más siempre resta ...
(ve ben artik daha fazla yapamiyorum, her zaman daha çok kalacaksa..)

Y yo ya no puedo hacer más si este más siempre resta ...
(ve ben artik daha fazla yapamiyorum, sürekli daha çok kalacaksa geriye..)

Y yo ya no puedo hacer más ...
(ve ben artik daha fazla yapamiyorum..)

Y yo ya no puedo hacer más ...
(daha fazla yapamiyor..)

10 Eylül 2010 Cuma

kendini evde hissetmek...

sonunda oldu gibi...
bazen durup ruhumu çimdikliyorum, rüya mi bu diye!?
 - ...
 hayir! gerçek...
tatli-tuhaf duygular icerisindeyim bu endülüs diyarinda...


ne tam anlamiyla o avrupa disiplini, sicak memleketlerin sıkıldığı o soğuk düzenin, fransız burnu havadaliğinin içerisinde..
ne de doğu´nun o egzotik-mistikliğinin 
hemen altinda/üzerinde/yaninda gizlenen; 
bilhassa da arap müslümanliğindaki aşırılığın, 
dine karşı yapmacık bir teslimiyetin içinde...


ama endülüs´ün hafızasındaki  arap tarihinden ötürü de, 
hala bir doğu mistisizminin, tembelliğinin, eğlencesinin 
bir yemek gibi o´nun üzerinde tüttüğünü görebiliyor, 
bu baharatların kokusunu alabiliyorum.


iki kültür arasinda kalmiş halde..
doğunun ve batinin ortasinda değil belki 
ama kenarinda.
en çok sevdigim şey de bu sanırım : arada kalmışlık..
tam anlamıyla bir şeye- yere ait olmamak,
aidiyet hissetmemek.
çemberlerin icinde sıkışıp kalmayın, diyordu hikayeci :
bir semazen gibi çemberler arasında yolculuk edin..
evet
ruhum doğu, aklım batı benim de..


havası, suyu, guneşi, egzotikliği, 
aynı doğup büyüdüğüm, taşındığı
ve yaşadığım o yerlerdeki gibi..
insanlarının
şen şakraklıklarıyla evimde gibiyim..


...ve ama geldiğim yerdeki o tutuculuktan, 
"yaradılanı "biz" e benzetiriz kendimizden ötürü.." 
gibi bir dönüşümten yoksun(!) bir güzellik..


ahh!!..
bu yüzden de evimde olmasini özlediğim bu şeyleri 
sanırım burada buldum,
-en azindan şimdilik buldum saniyorum- 
diyebilirim.


evet..dillerini henüz çok akıcı konuşamasam da,
çok ahım-şahım dostluklar olmasa da henüz,
özlesem de geride bıraktıklarımı, dostlarımı
annemi-yemeklerini 
ve şarkilarini memleketin,


yine de sanki kendimi "ev"de gibi hissediyorum.
evet evet : 
çay´a ve bayram´a rağmen,
burası "evim" olmalı
gibisi fazla.







12 Ağustos 2010 Perşembe

Yine yollardayım ve yine pencere kenarı...

    ve mütemadiyen olduğu gibi geceleyin.
   gecenin verdiği birbaşına'lık, huzurluluk dürtüleri, yanından usulca geçilen kamyonlar, başka başka otobüsler, ucu görünmez karanlık, kesik çizgili yollar, ah o yollar..
   ama bu sefer tüm bu mütemadiyenliklerin dışında olan birşey var : gitmek.
   yine doğduğum, sokaklarında seksekler oynadığım, top oynamaya çağırdıklarında kaçtığım, pınarlarından soğuk sular içtiğim, bulutlarından binbir türlü şekiller çizdiğim ve uğultulu tepelerinde uçurtmalara özgürlük verdiğim o köyümden, yine pek sevdiğim o şehr-istanbul'a gidiyorum.. ama bu seferki başka..herzaman kendisine yaşamak için giderken, kendisinde kendimi bulduğum o şehiri de terketmek için.
  kötü bir yere gitmiyorum elbette, belki de şimdi bu yaptığım istediği yere gidişi kesinleşmiş bir çocuğun sevdiklerini terkettiği için yaptığı bir günah çıkartması da olabilir..
 hayır hayır..tam olarak öyle değil! bu tatlı bir mutluluk, tatlı bir heyecanla beraber tatlı bir hüzündür aynı zamanda..
   gitmek ...
   yeni başlangıçlar için bitişler yaparak..belli belirsiz üzüntüler, sevinçler, kırık kucaklaşmalarla...
   buğulu gözlerle meraklı bakışlar arasında kalan, arafta kalmış bir çocuk edasıyla..
   bir maniniz yoksa anne hoşçakalın'larla..
   sevip de sevmeyenler ve sevmediğiniz sevgililerle..
   gönderilmeyen ve istenilmeyen mektuplarla..
   dar vakitlerde vermeye az bulduğunuz sevgiler, dostluklarla..
   bi kaç elbise, birkaç kitap ve birazcık büyükçe umutla gidiyorum bütün aşklar yüreğimde..
   ya da "me voy"
   ...
  
12 augustos.çarşamba.2010 devrek-istanbul otobüsü..
gece 03.41

7 Ağustos 2010 Cumartesi

sıradan bi gün..

     şimdi burayı günlük gibi kullanacağım, hiç sevmediğim halde..kalemle yazmak vardı halbuki, çok değiştim çok.
evet, siz haklıydınız bay katatonik şizofreni bey! değiştim ama bi yerlere gidiyorum diye değil. 
hani bi laf vardır ya şu sıralar popüler olan "beni siz delirttiniz" diye..beni siz değiştirdiniz..son kelimeler pek uyumlu değil ama idare edin artık..Hem son söyledikleriniz hiç de inanılacak cinsten bişey değildi! ben sevgimi size çok belli ettim, hata da orada başladı zaten. mektubumu bile sormadınız. Hoşçakalın!
     ***
    Çıkmış bu terasımsı yerde belki rüzgar gelir umuduyla bilgisayarla başbaşayım..Ne facia! bi türlü kurtulmak mümkün değil..Kitap okusaydım böyle olmazdı...Kitapları sadece satın alabiliyoruz, gerisi gelmiyor. Oku demişti büyüklerimiz..neden hep büyüklerimiz derse..Küçüklerimiz dese böyle olmazdı. Büyükler hep büyükçe konuşuyorlar, küçükler verseydi bilgileri daha çok yapmak isterdik herhalde..
     ***
    Denize mi gitsem, kitaplarımı da yanıma alırım hem..hımm..şimdi orada da seyfi bey var, eşi çoluk çocuğuyla..yok yok sadece tek çocuk : oğlan. erkek manasında. öbürü değil, umarım olur öyle. Ne iyiyim..haha..
   Neyseciime..boya yapacaktım aslında bugün, evimizin dış ve iç mihraklarını boyayacaktım..cephelerini aslında..
ama baba izin vermedi. Baba devlet konumunda sanırım, ama sadece kendi vatandaşlarına sözü-emirleri geçebiliyor..Dışarıya karşı çok uysal, ve sevimli..
   Herkese pamuk helva dağıtıyor..pamuk şeker de olabilir..Nazar boncuğu değil.
    ***
şu konsolosluktan da bi cevap gelmedi.. Patricia salı günü tatile gidiyormuş..Eğer ozamana kadar cevap gelmezse 16 ağustos gidiş tarihim değişebilirmiş..
Değişmez umarım..
Hadi ayırlısı..
bak bu da sevdiğim müziklerden biri..
the dø isimli grubumuzunmuş..



THE DO - ON MY SHOULDERS / OFFICIAL VIDEO
Yükleyen thedoband. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaÅ�ayın!
severim kendilerini eksik olmasınlar.